TÜRKİYE’DE İDDİALI BİR İKLİM HEDEFİNİN VE DÖNÜŞÜMÜN FAYDALARI NELER?

İklim değişikliği toplumun gündeminde daha fazla yer alırken, ekonomi politikaları ve uluslararası ilişkileri de etkileyecek şekilde merkez siyasetin konusu oluyor. Ülkelerin net sıfır emisyonu hedefleyen iklim politikaları, iklim değişikliğinin günümüzdeki etkileri ve gelecekte neden olacağı ekonomik kayıpların önüne geçmenin yanı sıra yeni bir ekonomik düzene de öncülük edecek. Dolayısıyla Türkiye güçlü iklim politikaları oluşturarak bu yeni düzenin kurulmasında yer alma fırsatına sahip olabilir. 

Dünya ekonomisinin altyapısı; doğayı, insanları ve gelir kaynaklarını, insan kaynaklı iklim değişikliğinin etkilerinden korumak için dönüşürken, Türkiye’nin bu yıl vereceği güçlü iklim  hedefi, ülke ekonomisini iklim risklerine ve geleceğe hazırlayarak bugünden kazandırmaya başlayabilir. Bu fayda ve kazançlar şöyle özetlenebilir;

1.Yenilenebilir enerjiye geçiş enflasyonu düşürebilir: Güneş ve rüzgardan daha fazla elektrik üretebilseyik, tüketici enflasyonu 7 puan daha düşük olabilirdi. Yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminin daha yüksek olduğu bir senaryoda, Temmuz 2022 itibarıyla yüzde 144,6 olan yıllık ÜFE enflasyonunun yüzde 129,2 ve aynı dönemde yüzde 79,6 olan yıllık TÜFE enflasyonunun ise yüzde 72,39 olacağı hesaplanıyor.

2. Enerjide kendine yeterlilik başarılabilir: Türkiye’nin kullandığı fosil kaynakların (petrol, gaz ve kömür) %78’i yurt dışından ithal ediliyor. Oysa ki, yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş ve rüzgar, gücünü doğadan alıyor; kaynak maliyeti ve dışa bağımlılığı fosil yakıtlara göre neredeyse yok. EMBER’in çalışmasına göre Türkiye’nin güneşi ve rüzgarı ile üretilen elektrik, 1 yıl içinde 7 milyar dolar, yani neredeyse 1 aylık enerji ithalatını önledi.    

3. Enerji maliyetleri düşer: Türkiye'nin 2022’de toplam 19 gigavat olan güneş ve rüzgar enerjisi kurulu gücü, planlanan projeler hızlıca hayata geçirilip 36 gigavat kapasiteye olsaydı, elektrik üretme maliyeti %11,8 oranında daha ucuz olacaktı (2022 yılının ilk 6 ayındaki değerlere göre). "Kömürden Çıkış 2030” raporuna göre ise, kömürden çıkıp güneş, rüzgar, bataryaya dayalı bir sisteme geçiş ile 2035’e gelmeden elektrik üretim maliyeti azalıyor. İklim dostu yenilenebilir enerji yatırımları ve enerji verimliliği aynı zamanda konut ve sanayideki yüksek elektrik faturalarının düşmesine de yardımcı olacak. Bu, özellikle, yoksul kesimin hane halkı refahına doğrudan etki edebilecek bir sosyal fayda anlamına geliyor.

4. Yeni istihdam alanları yaratılır: Her 1 milyon dolarlık yenilenebilir enerji yatırımı en az 10 kişiye istihdam yaratırken, aynı yatırımın kömüre yapılması işgücünde sadece 2 kişiye yer açıyor. Güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları, kömürün 5 katı istihdam potansiyeli yaratıyor. SEFiA’nın hesaplamasına göre Türkiye’de 2053 net sıfır emisyon vizyonuna uyumlu bir elektrik sektörü dönüşümünün 2030’a kadar güneş enerjisinde 71 bin, rüzgar enerjisinde 141 bin ek istihdam yaratabileceği, 2050 yılına kadar ise söz konusu sektörlerdeki ek istihdamın sırasıyla 455 bin ve 330 bine erişebileceği hesaplanıyor (2021 istihdam değerlerine göre). 

5. Sağlık sorunları ve sorunların kamuya maliyeti azalır: Kömürlü termik santrallerden çıkan kirletici gaz ve maddeler hava kirliliğine ve sağlık sorunlarına sebep oluyor; kamu bütçesine büyük bir sağlık maliyeti yaratıyor. Türkiye’de 55 yıldır çalışan kömürlü termik santrallerinin en az 320 milyar avro sağlık maliyetine ve en az 200 bin kişinin erken ölümüne sebep olduğu tahmin ediliyor. Enerji üretiminde güneş ve rüzgarın birincil rol oynayacağı senaryoda hava kirliliği ve sağlık maliyeti azalacak.

6. Rüzgar ve güneşi merkeze alan yüksek teknolojili, katma değerli yatırım alanları gelişir: Türkiye, enerji santrallerinin ekipmanlarını yurt dışından alıyor. Oysa ki, enerji dönüşümünde başta rüzgar ve güneş enerjisi olmak üzere gereken söz konusu ekipman ve teknolojilere yatırım yapılır ve bu ekipmanlar yurt içinde üretilirse, enerji dönüşümünü destekleyen, katma değerli ve yüksek teknolojili yatırım alanları gelişir. İPM’nin “Yan Faydalar” çalışmasına göre güneş ve rüzgardan elektrik üretim kapasitesinin artması sanayi üretimindeki ilgili değer zincirini büyütecek; güneşte 15-25 GW’lık kapasite ilaveleri 0,8 milyar dolar olan üretimi 6,8 - 11,3 milyar dolar kadar arttırabilir. TEPAV çalışması ise rüzgar ve güneşi merkeze alan bir enerji dönüşümünün, kömürlü termik santrallere kıyasla teknoloji içeriği yüksek bir sanayi gelişimini sağladığını gösteriyor.

7. Küresel iklim finansmanına erişim olanağı artar: Adil geçiş fonları gibi düşük karbonlu ekonomiye dönüşümün finansmanı imkanlarına erişim fırsatları bulunuyor. Örneğin, Güney Afrika, elektrik sektörünü kömürden arındırma taahhüdü ile 8,5 milyar dolarlık bir fona erişti. Benzer fonlar, Türkiye’nin de erişimine açık. Türkiye’nin bu fonlardan yararlanması için iddialı iklim eylemlerini taahhüt etmesi gerekiyor. 

8. Küresel düşük karbonlu dönüşüme karşı daha dayanıklı bir ekonomi kurulur: AB ülkelerinin, petrolle çalışan yeni araçların satışını sonlandırmayı hedeflemesi ve elektrifikasyonun tüm sektörlerde artacağı yönündeki planları ve beklenti, en önemli ihracat pazarı AB olan Türkiye için ticaret imkanlarını etkileyebilir. SEFiA çalışmasına göre Türkiye, AB’de güç kaybetmemek için fırsatı şimdiden değerlendirerek yenilenebilir enerji ve elektrifikasyona uyumlu ürünlere yatırıma odaklanabilir. Böylece, ihracatta yaşanabilecek sıkıntıların çözümü için önemli bir alan açılmış olur.   

9. İşsizlik ve yoksullukla mücadele olanağı yaratılır: Boğaziçi Üniversitesi tarafından yapılan TÜBİTAK projesinin sonuçları; iklim eyleminin kalkınmayı engellediğini iddia edenlerin aksine, büyümek için daha çok sanayileşmek ve bu nedenle daha çok kirletmek zorunda olmadığımızı gösteriyor. Önemli olan, planlanan sanayileşmenin nasıl olacağı. Çalışma gösteriyor ki iklim değişikliğiyle ilgili politika yapmak ekonomiyi daraltmaz, aksine büyütür. Çalışmaya göre yenilenebilir enerjinin yoksul bölgelerde istihdam yaratma potansiyeli de fosil yakıtlardan daha yüksek. Yeşil ve adil dönüşüme odaklanan, planlı bir iklim programı ile, ekonominin gelişmesinin yanı sıra yoksullukla mücadele de mümkün.

10. Ölü yatırım riski bertaraf edilir: Güçlü iklim hedefleri, karbon yoğun sektörlerdeki varlıkların faaliyetlerine son kullanma tarihlerinden önce son verilmesini gerektiriyor. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki elektrik sektörü, varlıkların atıl kalması ve üretimi etkilemesi bakımından en riskli durumda. Dolayısıyla fosil yakıtlara bağlılığı en hızlı şekilde azaltmak sınırlı finansal kaynakların etkin şekilde kullanılmasını sağlayacak.